Thursday, September 27, 2007

Anlayamama sorunsali..

IKSV - Bienal - Kemalizm'e ve Ataturk'e hakaret eksenli polemik malumunuz.. Gecen gun facebook semalarinda dolasirken bir arkadas beni bu konu uzerine acilmis bir gruba davet etti, grubun adi soyle: « ATATURK'E YAPILAN SAYGISIZLIK NEDENIYLE ISTANBUL BIENALI'NI BOYKOT EDIYORUM ». Simdi tabi boyle bir seyi gorunce insan ister istemez merak ediyor nedir bu saygisizlik diye; ben de meraklandim, ama ulkemizdeki sonsuz ajitasyon ve demagoji potansiyelini de goz onunde bulundurarak tabi ki.. IKSV’nin sitesindeki Hou Hanru imzali tartisma konusu metni okudum ve dayanamayip gruba uye oldum, bir topic actim ve oraya birseyler karaladim.. Burada da paylasmak istedim, aynen yayinliyorum..

-

Merhabalar.. oncelikle belirtmeliyim ki bu gruba dahil olma nedenim ne olup bittigini anlayamamam. Bir arkadasim beni bu gruba davet edince ben de merak edip o metni okudum, ancak gercekten Ataturk'e saygisizlik gibi birsey goremedim..

"Saygisizlik" tabi ki cok goreli bir kavram, ama hayata, insanliga ve bu konu ozelinde de sanata ve sanatciya biraz daha "sakin" ve sogukkanli yaklasmamiz gerekir diye dusunuyorum.

Herseyden once, evet, bu bir tur manifesto; birseyleri sorun edinmis ve insanlari da bu sorunlar ekseninde eylemlilige davet eden bir cagri.. Bu cagri bienal vesilesiyle yapilmis cunku cagdas sanatin ve onun turevlerinin insana ve dunyaya dair sorunlarda onemli bir isleve sahip olabilecegi dusunulmus..

Bana kalirsa yazinin ana temasi ozellikle 20. yuzyilda batili olmayan toplumlarin yasadigi modernlesme deneyimleri ve bu deneyimlerin dogurdugu celiskiler. Bu konu ilk kez burada dillendirilmiyor; gectigimiz yuzyilin en onemli sosyoloji ve siyaset sosyolojisi sorunsallarindan birisi buydu, halen de tartisilmaya devam ediyor.

Bazilarimizin tuylerini diken diken eden nokta ise, anlasildigi kadariyla, Turkiye orneginin « kemalist proje » cercevesinde ele alinmis olmasi ve bu modernlesme surecinin bekledigimiz ve alisageldigimiz gibi hayranlik ve iltifatla degil, aksine, elestirel bir bicimde karsilanmis olmasi. Simdi, iki sey soylemek istiyorum : oncelikle, yazar bu bahsin gectigi paragraftan onceki paragraflarda uzun bir girisle kuresellesme olgusuna ve bu olgunun Ucuncu Dunya ve genel olarak modernlesme projeleriyle iliskisine deginiyor, yani bu giristen sonra Turkiye ornegine deginmesinde herhangi bir gariplik gormuyorum. İkincisi ise, siyaset bilimi cercevesinde bakilacak olursa, gunumuzde, kemalist projenin genel hatlariyla tepeden inmeci bir karaktere sahip oldugu konusunda cok az tartisma vardir; ayrica bu karakter son derece dogaldir, zira sozu edilen 20. yuzyil basindaki bir devrimdir ve jakobenizm tum devrimlerin ortak ozelligidir. Ve evet, devrim sureclerinde reformlar « dayatilir » ve tum bunlar toplumda belli sonuclar dogurur, celiskiler yaratir. Devrimler demokratik surecler degildir ve olmalari beklenmez. Ama devrimlere dair tum bu on kabuller onlarin elestirilemeyecegi anlamina da gelmez, gelmemelidir. Peki bu elestiriler demokrasi adina yapilabilir mi? Bence 20. yuzyil basindaki bir devrimden, hatta siyasete dair herhangi birseyden bahsederken « demokratik degildi » demek saf bir anakronizm ornegidir; ancak su da kabul edilmelidir ki, herkes siyaset bilimci gibi dusunmek zorunda degildir ve insanlar « devrimci » olmayabilirler.

Yani, sunu soylemek istiyorum : bu metin de her metin gibi elestirilebilir (benim « demokrasi » noktasindaki elestirim gibi).. Ancak gercekten anlamak, sakin olmak ve on yargilarimizdan mumkun oldugu kadar kacinmak kosuluyla..

PS. Bienal'in ne gunahi var bu arada yahu, sanatsever sanatina bakar, takmaz boyle seyleri;)

PS. 2. Gecenin epey gec bir vaktinde yazdigim icin biraz daginik olmus olabilir, kusura bakmayin..

-

Fırat

No comments:

Post a Comment