Monday, November 24, 2008

kraliçe mi, soytarı mı?

bir rockstar için hırslı olmak kötü şey midir? büyük hayaller kurması, dünyayı ele geçirmek istemesi? kesinlikle hayır. biz bu herifleri biraz da bundan severiz zaten, bizim olamadığımız kişi olduklarına inandığımızdan, bizim hayallerimizi yaşadıklarından.
...
ingiliz basını johnny borrell'le fena taşşak geçiyor, kariyer hırslarını çok açık ettiği için. ben kızmıyorum. beatles olmak isteyen oasis'i, u2 olmak isteyen killers'ı, coldplay'i nasıl bağırlarına basıyorlarsa johnny'yi de öyle benimseyebilirler pekala. ama sorun şu ki, johnny'nin derdi ne bono, ne lennon. o freddie mercury olmak istiyor. ve freddie'yi de yaşarken sevmezdi ki ada medyası!
stadyum rock'ın nihai noktası, rock'ta gösterişin, ihtişamın artık ifrata vardığı zirveydi queen. johnny de herhangi birisi değil, rock'ın kraliçesi olmak istiyor, her şey olmak istiyor, en büyük olmak istiyor. bunun için ortaya çıkıp komik duruma düşmekten de korkmuyor. çünkü adam gerçekten hırslı, her şeye sahip olana kadar da kaybedeceği hiçbir şeyi olmadığını hissediyor.
...
o yüzden kızmıyorum johnny'ye, adamın derdi o. live earth'e çıktığında milyarlarca insan sadece kendisi için ekran başında gibi davranıyorsa içinden öyle geldiği için yapıyor. ve zaten rockstar'ların neredeyse tamamı birer pozdan ibaretken bir tek davayı satan bu çocukmuş gibi davranılması da komik geliyor.
kusuru yok mu? hem de nasıl var! ilk albümle ikincisi arasında aldığı müthiş mesafeyi unutmuş olması var. zira "up all night"tan "razorlight"a giden yol fazlalıklarından arındırılmış, gereksiz detayları kırpılmış, sadece gitarları, melodileri, ruhu ve tavrı bırakılmış şarkılarla olmuştu. queen sevdası piyanolu ballad'lar yazdırmış bu çocuğa. hırsla ilgili bir sorunum yok, "-mış gibi" davranmak da rock'n'roll'u şu an olduğu şey yapanların en baştakilerinden birisi zaten. ama imajda değil de müzikte olmadığı bir şeyi zorlamak, güzel bir şey olabilmişken onu unutup başka bir şey denemek, hele hele onda da bu kadar vasatta kalmak kolay affedilir şey değil.

işin tuhafı, "slipway fires"ı hala dinliyorum. bir an dank edeceği, ısınacağım umuduyla dinliyorum. 2004 sınıfının çıkarttığı en iyi albümden sonra bu kadar irtifa kaybedilmemiştir dediğim için dinliyorum. ve itiraf edeyim, bu korkunç çabanın ve işi zorlamalara götüren hırsın fena halde profesyonellikten uzak oluşundan kaynaklanan tatlı bir acemilik, temiz bir saflık hissettiğim için dinliyorum.

1 comment:

  1. bence bu adamın vokal gucu cok kuvvetli cok yetenekli..sarkıları cok farklı soyluyor.sanırım bu da onu ayırıyor digerlerinden

    ReplyDelete