Saturday, March 7, 2009

lily allen - it's not me, it's you

lily allen'ı neden seviyoruz? belki de en çok bizim söylemek istediklerimizi söylediği, popstarlara, medyaya, politikacılara kızdığımızda bizim vereceğimiz tepkileri verdiği, şarkılarında onlara geçirdiği için.
...
bence tüm kadınlar sevgililerine lily allen dinletmeli. erkeğin yaptığı öküzlükler karşısında arkasını dönüp giden cinsten bir kadınsa özellikle: skoru eşitleyebilmek için. lily sizin intikamınızı alıyor bu noktada. işte bu yüzden bir erkek için epeyi de korkutucu lily'yi dinlemek. çünkü her an bir tarafınıza batabiliyor iğneleri. kendisiyle, cinsiyle dalga geçebilenler içinse sonsuz hazineler barındırıyor dizeleri. "i lie here in the wet patch in the middle of the bed, i'm feeling pretty damn hard done by i spent ages giving head" cesareti ve çıplaklığında sözleri kaç şarkıda duydunuz ki son zamanlarda?
...
sadece kadın-erkek ilişkileri yok tabii ki lily'nin müziğinde. ya da hikaye "sadece kızgın kadın erkeğiyle dalga geçiyor"dan ibaret değil. özellikle "it's not me, it's you"da bu böyle. britanya'yı karıştıran "everyone's at it"te uyuşturucular konusundaki ikiyüzlülüğe sataşıyor. "the fear"de medyaya, karton yıldızlara sarıyor. bu konuda kurduğu denge takdire şayan çünkü dişi mike skinner olarak ünlenmiş bir kadının the streets'in yaptığı "şimdi şöhret dünyasının karanlık yüzünü anlatıyorum" hatasına düşmesi trajik olurdu. çünkü biz 9-6 çalışan, akşamları televizyonunu izleyen ve sabahları işine giderken yine onu dinleyen insanların ilgilendiği bir şey değil ki şöhretin perde arkası.
...
"fuck you" ve "him"de inceden politik muhabbetlere girince (bu şarkılar sırasıyla george bush ve tanrı hakkında) lily'nin de olgunlaşma hadisesinden payını aldığını düşünüyoruz. bir de aşık lily'nin pembe rujlu dudağından dökülmüş "who'd have known" ve "chinese" var. hiçbir twist'i olmayan aşk şarkıları! hani bir noktasında adamın erken boşalma sorunundan bahsetmeyecek mi diyoruz ama yok, çin yemeği alıp televizyon izlemekten bahsediyor. yadırgıyoruz.
...
ama bencillik ediyor olabilir miyiz acaba? çünkü o aslında zamanı gelince çoluk çocuğa karışıp bu işleri bırakacağını söylüyor. sonsuza dek sözcümüz olmayacak, ya da şarkı sözlerini okuyup hayran kaldığımız kadın. ve hakkını teslim etmeliyim: mutlu aşk şarkıları söylediğinde de, siyasetten bahsettiğinde de ilgi çekiciliğini hiç yitirmiyor. çünkü tekerleme gibi şarkıları aslında fena yakalayıcı melodiler içeriyor ve "demek ki olay mark ronson'da değilmiş" dedirtiyor.
"alright, still" son on yılın en iyi alternatif pop albümüydü. "it's not me, it's you" neredeyse aynı kalibrede, belki bir iki adım geride. ve ilk albümde ronson, burada greg kurstin imzalı düzenlemeler o kadar keyifli ki, "nildünyası" albümünden sonra ozan çolakoğlu ve nil karaibrahimgil'in hangi yönlerde gitmesi gerektiğini daha iyi fark ettiriyor.
...
ama yine de kimseyi lily ile kıyaslama haksızlığını yapmayayım. çünkü o lily allen. her şeyle dalga geçen kuşağın madonna'sı.

No comments:

Post a Comment