Friday, March 6, 2009

teddy geiger ve "the rocker"

yaklaşık bir yıldır haberdarım bu elemandan. "underage thinking"i bir dostun tavsiyesiyle indirmiş, şöyle bir dinleyip "iyiymiş" deyip bir kenara bırakmıştım. ama işte post-mp3 zamanlar, albümün kapağını bile görmeden dinlemiştim, teddy'yi de yolda görsem tanıyamazdım.
...
rainn wilson filmi "the rocker"ın jeneriğinde isimleri okurken "yok canım!" demişliğim ondan. genç bekliyordum ama gerçekten bu kadar underage de hayal etmiyordum. filmde henüz lisede olmasına karşın yeteneği bariz curtis'i oynuyor. kendisini oynar gibi yani. enteresan oğlan aslında. amerikan lise punk'ı yapacak çağda, ama yaşına göre derinliği olan bir müziği var ama alternatife göre de fazlasıyla mainstream. biraz tipinin, biraz da bu konumunun etkisiyle benim gözümde "baby john mayer" statüsüne sahip oldu bu yüzden. iyi gitarist, iyi şarkı yazarı, iyi vokalist: hem pop, hem alternatif. tabii yıllar ilerleyince gitarda iyice derinleşip blues'un dalağını yararsa tam mayer sınıfına girer. yeni albümü de çıkıyormuş bu aralar. dinleyip karar veririz artık.


"the rocker" ise hem gişede hayal kırıklığına uğradı, hem de beklediği eleştirileri toplayamadı. ha, ortalığı yakıp yıkması bekleniyor muydu, bilmiyorum. bir yorumda "ahlaksızca school of rock'tan çalıp çırpıyor" denmişti, ama buna katılmıyorum. filmin merkezinde "loser bir rocker çocuklara işi öğretiyor" hikayesi yok neticede. film başarısız değil. eğlenceli, düzgün bir mesajı var, müzik filmlerinde aradığım temel şey olan "bir müzikseverle muhabbet ettiğim hissini verebilme" konusunda da eksiği yok. ama esprilerindeki vuruculuk yeterli değil, müzik (veya gençlik) filmi konusunda da farklı bir açılımı yok. izlediğinize pişman olmadığınız, pozitif duygular veren bir film işte. fazlasını aramak yersiz.
...
gişe başarısızlığına gelince, sanırım sorun bir filmi rainn wilson'ın üzerine kurmakla ilgili. kendisiyle sorunum yok, bir "the office" tutkunu olarak sevmemem ne mümkün! ama amerika'da jack black gibi ismiyle film sattıracak adam olmamış demek ki.

No comments:

Post a Comment