Monday, April 20, 2009

28. istanbul film festivali günlüğü (altı)


* benim için festivalin bilançosu, 29 film, 2763 dakika. gittiğim bütün filmlerin süresini toplayıp kaç dakikayı sinema salonlarında harcadığımı hesaplamak tam bir g.i.m. (gereksiz işler müdürlüğü) hareketi oldu ama olsun. yalnız 2763 dakika 1.9 gün yapıyor ki, 16 günlük bir festivalde yaklaşık 2 günü film izleyerek geçirmiş olmak enteresan geldi şimdi.
...
* daha önceki festivallerde de bir günde beş film izlediğim olmuştu, ama sanırım ilk defa bu yıl bir festivalde iki defa beş film birden yapmış oldum. özellikle son cumartesi "takipçi"ye de girerek hayatımda bir ilki gerçekleştirebilirdim ama "günışığı temizleme şirketi"nin tadı damağımda kalsın istedim. bu da ikinci kişilere hiçbir şey ifade etmeyen gereksiz istatistik maddelerinden birisi daha oldu.
...
* reklamlar arasında en güzeli akbank'ınkiydi. sanki akbank'ın ana sponsoru olduğu festivaller turkcell'inkilere göre daha güzel oluyor diyeceğim ama tüm zamanların en dayanaksız genellemelerinden birisi olacak, susuyorum. kayra'nın reklamları hoşuma gitti, özellikle de "sarı" konseptli olan. ülker'in golden reklamındaki şarkının kötülüğüne inanamamıştım. 2009 yılında nasıl böyle reklamlar yapabiliyorlar dedim ama sonra öğrendim ki o şarkı "avrupa yakası"ndaki bir espriden kaynaklanıyormuş. olayın tamamen dışında olduğum için yorum yapamayacağım. gülse birsel'den devam edelim, ttnet reklamları da fena halde kötü. neden acaba?
...
* yeni rüya ile ilgili espri yapanları polise ihbar etmeyi düşündüm festival süresince, kamu huzurunu bozmaktan falan. "yılların porno sinemasında film mi izlenir" konulu geyikleri herkes ilk defa yapıyormuşçasına mutluydu. ben de nedense herkese ayrı espri yapacağım diye kastım, kimisine "evet ya, çıkarken utanıyorum" dedim, kimisine "sorun değil, önceden de her hafta gittiğim yerdi." ben sevdim yeni rüya'yı, ama koltukları hiç ergonomik değil, sırt kısmı filmlerin ortalarından itibaren mutlaka acı vermeye başlıyor.
...
* emek yine şahtı. atlas da güzel, ama koltuklar arası mesafe sorunlu. localarında izlemek güzel ama sandalye de yorucu. beyoğlu hakkında neler hissedeceğimi yıllardır çözemedim. perdesi alçak, eğimi iyi değil, ama kendine has bir sıcaklığı var. giderken hiç ayağınız geri geri gitmiyor. ailenin bir parçası gibi. akrabanız olmasa hayatınızda bulunmayacak karakterde kişiler akrabanız olduğu için yakın olur ya, onun gibi sanki. tuhaf benzetme oldu ama neyse.
...
* bill plympton'lı bölümün sponsoru ben & jerry's'in dağıttığı dondurmalar canımın içinde can oldu resmen! "yıllara meydan okuyanlar"ın sponsoru dole'nin (dole'un?) ananas suları da güzeldi. emek'te sürekli köşede bira fıçısı gördüm ama hiç denk gelmedim, festivalde türk filmine gitmediğimden olsa gerek.
...
* unutulmayanlar: yıllar önce geceyarısı sinemasında şişe kola dağıtan coca-cola light.
..
* film aralarında ucuz ve hızlı yemek gerektiğinde patso, çorbacı, mangal keyfi, ayvalık tostu tercih edildi. arada birkaç kere yine dayanılamadı ve burger king'e gidildi. ertesi gün sivilcelerle imtihan edilindi.
...
* ekime kadar kapanıyor festival sezonu. boşluğunu şimdiden hissetmeye başlasam da ("gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim") bir süre film izlememek istiyorum, en azından yorucu olanlarını.

No comments:

Post a Comment