Thursday, April 9, 2009

28. istanbul film festivali günlüğü (bir)

* dün burnunuza yanık kokuları geldi mi? iki filmi kaçırdım da. festival kariyerimde hatırladığım kadarıyla toplamda ikiydi, bu rakamı bir günde eşitledim. yaktığım filmler: woody guthrie biyografisi "şöhret yolunda" ve rus filmi "ben hariç herkes ölsün." hadi önceki gün obama vesilesiyle dışarıda olduğumdan saat 19'daki seansa rahat yetiştim ama ilerleyen günlerde iş çıkışı trafiği yüzünden daha başka filmleri de yakmam olası.
...
* "kontes/the countess"i izledik. özellikle kurguda kendini belli eden acemilikleri dışında (ilk 90 saniyedeye sığan çocukluk anıları misal) julie delpy'nin yönetmenliği de kıvırdığını söyleyebiliriz.
...
* filmde aşırı şiddetli sahneler vardı, çokları için kaldırmanın zor olduğu cinsten. eh, bathory'nin hayatını çekiyorsanız bunlar olacak, elinizi korkak alıştırmayacaksınız, kesip biçeceksiniz.
...
* şöyle daniel brühl gibi güzel yüzlü doğsak olmaz mıymış be!
...
* bathory'yi msn'lerine avatar, myspace'lerine tema yapan gotik jenerasyonu görmeyi bekliyordum, ama yoklardı pek.
...
* iskandinav sinemasından iki örnek de bir şekilde evlilik temalıydı: danimarkalı simon staho imzalı "cennetin yüreği" ve baltasar kormakur'dan "belalı düğün." belki de evliliğin kişiyi dışa kapatışını temsil edecek şekilde sadece iç mekanlarda geçen, diyaloglarla ilerleyen, ama ne sıkıcı, ne de kitabi olma tuzaklarına düşen, sıkı bir filmdi ilki. ikincisi ise çok daha dramatik olabilecek öyküsünü keyifli bir biçimde anlatmayı seçen bir işti. valdis oskarsdottir'in !f istanbul'da izlediğimiz filmi "kır düğünü"nü de anımsayınca, izlandalılar bu evlilik işine fena takmışlar diyor insan.
...
* yarın john malkovich emek sinemasında olacak! "belalı düğün"ün gösteriminden hemen önce sinema onur ödülünü alacak. muhtemelen adamın programıyla uysun diye bugün ama cuma öğle vakti, bir de kendisiyle alakalı olmayan bir filmde olması biraz tuhaf bir durum. tabii programımı önceden yaptığım, ve o saatlerde ikitelli civarlarında dirsek çürüteceğim için de huysuzluk ediyor olabilirim. ama üç sene önceki "piyano" gösterimini ve harvey keitel ile jane campion'un ödül alış şekillerini düşündüğüm için de olabilir.

No comments:

Post a Comment