Saturday, September 12, 2009

inglourious basterds

sinemaya gönlü 1990'ların ortalarında kaymış hemen herkes gibi iflah olmaz bir quentin tarantino hayranı olarak geçirdim yıllarımı. o yıllarda tarantino'nun "pulp fiction"ın ardından çekeceği filmlerle ilgili haberler her çıktığında heyecanlanırdık. eğer o zamanlar böyle bir takibi yaşadıysanız "inglourious basterds"a dair fikirlerin ta o zamanlardan beri ortalıkta döndüğünü bilirsiniz, "kill bill"e dair ufak donelerin ortalıkta cirit attığı gibi. "bir gün mutlaka bir 'adamlar görevde' filmi yapacağım" diyordu tarantino. daha doğrudan bir "adamlar görevde" filmine sıra gelmezse, bu 2. dünya savaşı kurmacası gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden birisi olarak kalacak, tarantino'nun ürettiği bu alt-alttürün. ve savaş filmleri türünün. ve siyasi filmlerin. ve daha birçok janrın, ki bunun içinde gerilim de var, konvansiyonel bir gerilim olmasa da.

normale göre oldukça geriden geldiğimi düşünürsek, şimdi burada detaylı bir film eleştirisi yazmak yersiz. "soysuzlar çetesi" üzerine bolca yazıldı, çizildi. bu filmden bana kalanlar üzerine kısaca not düşmek en iyisi. öncelikle ve en önemlisi, tarantino filmlerinde hissettirdiklerinden bahsetmeliyim. filmin açıldığı ilk andan itibaren muhteşem bir sinema duygusu, daha da ötesi, sinemaseverlik duygusu kaplıyor insanı. bir tek bu filmde değil, her filminde. en absürd anından en epik sahnesine, en duygulu kareden en dehşet verici anlarına kadar sizi sinema denen büyülü kentin birçok sokağına uğratıyor tarantino. nasıl yapıyor bilmiyorum, ama beni her seferinde sanki ilk defa sinemaya giriyormuşçasına huşu içinde bırakan başka bir yönetmen yok. kimse onun gibi yazamıyor, kimse onun gibi çekemiyor, kimse onun gibi oyuncu yönetemiyor ve kimse onun gibi kurgulamıyor.

kurgudan gidelim, belki de tarantino'nun "pulp fiction"a en yakın filmi "inglourious basterds." birbiriyle iç içe geçmiş onlarca karakterin hikayesini birleştirişiyle. bunların her biri kendi filmine sahip olabilecek kadar zengin ve güzel karakterler, ki kendisi de örneğin shosanna'nın nasıl bu noktaya geldiğinin ayrı bir film bile olabileciğini söylemiş. ama bir yandan tabii ki tarantino'nun ilk dönem filmi bu. birçok filminde tarih muğlak da bırakılsa ilk defa bu kadar net şekilde geçmişe dönük bir film. yine kurgu açısından bakarsak saat gibi ilerleyen, muhteşem bir ritme sahip bir film bu. örneğin, her bölüm tek mekanda geçiyor neredeyse, üç-dört koldan ilerleyen filmlere göre inanılmaz ekonomik davranıyor tarantino. olabildiğince az şey ele veriyor, ama izleyicisini hiçbir anda filmin dışına atmıyor. ipuçlarına parça parça ulaşıyoruz, biz de karakterlerle birlikte ilerliyoruz. muhteşem bir senaryo ve kurgu başarısı.

ideolojik olarak da ilgi çekici bir film bu. daha ilk sahneden hans landa'nın (her yerde söylendiği gibi, olağanüstü ve yardımcı erkek oyuncu dalında oscar'ı garanti görünen christoph waltz) altını çizdiği sıçan-sincap önermesi var. biz film başlarken sıçanın naziler olduğunu biliyoruz, kafa derisi yüzen amerikalılar ise sincaplar. fazla spoiler vermeyeyim, ama iyiler-kötüler çekişmesi üzerine olmayan bir film "soysuzlar çetesi," zaten bu şekilde "rezervuar köpekleri"nden "ucuz roman"a kadar tüm tarantino filmleriyle de organik bağı kuruluyor. "kötüler" adına çalışanların gözü kapalı kötü olmadıkları, "iyiler" tarafının da yüksek ahlak için çalışmadıkları, sıradışı bir film işte bu. tam da beklediğimiz şekilde.

ama en çok, sinema baskın bu filmde. belki de martin scorsese ile birlikte sinema tarihine en hakim, her filmde sinema duygusunun altını en çok çizen yönetmen tarantino, ama bu sefer sinemayı senaryo içinde de kilit bir noktaya koyuyor. sinema, hem nazilerin, hem de karşısındakiler için bir anahtar. hem metaforik olarak, hem de öyküsündeki köşebaşlarında atfedilen önem olarak sinema çok baskın. sinema üzerine, sinema aşkı üzerine bir film "soysuzlar çetesi." ruhumuzu tıka basa saf sinemayla dolduruyor yine, herhalde bir sonraki filmine sıra gelinceye kadar böyle bir doygunluğu da yaşamak pek mümkün olmayacak.

1 comment:

  1. Çok güzel bir inceleme yapmışsınız, gerçekten çok beğendim. Ben de şuraya (http://lestatsnighttrips.blogspot.com/2009/09/inglourious-basterds.html) birşey karalamıştım, göz atarsanız çok memnun olurum :)

    ReplyDelete