Monday, September 28, 2009

"seni o kadar çok sevdim ki"

üç beş ay önce, bir tatilde memlekete dönmüşüm, ablamla beraber annemden kaçırdığımız dedikoduları topluyoruz. annem bir saat kadar konuştuktan sonra ablamla dehşet içinde birbirimize bakıp soruyoruz: "neler oluyor yahu?" son birkaç sene içinde öyle çok evlenme, boşanma, iş kurma, iflas etme, hapse düşme, kumar gibi öyküler girmiş çıkmış ki geniş ailenin içine! bunlar bizim ailemiz, nasıl oldu da böyle "yaprak dökümü" senaryosunun içine girebildi diye düşünüyoruz, biz çocukken böyle değildi çünkü, herkes huzurluydu. sonra fark ediyoruz, insanın olduğu yerde trajedi var, sadece biz idrak edecek yaşa yeni gelmiştik.
...
"seni o kadar çok sevdim ki"de de (il y a longtemps que je t'aime) bol bol trajedi var. detaylarına girmenin spoiler'a kaçacağı birçok trajedi yaşamışlar filmin kahramanları. ama miş'li geçmiş zamanla ilan edildiği üzere, biz bunları görmüyoruz. bu, tabii ki yönetmen philippe claudel'in sinemasal ama aynı zamanda ahlaki bir tercihi. o trajedilere değil, onların yarattığı kırılganlığa, içe kapanıklığa, yalnızlığa odaklanıyor film. bu yönüyle de onları yargılamamıza fırsat vermiyor.

fransız sinemasının pek sevdiği ve becerdiği zaman da tadından yenmeyen bir karakter draması "seni o kadar çok sevdim ki." sessizliklerle örülü, günlük hayat cümlelerinin arasına çok gerçek detaylar gizleyen bir film. ama bu tip filmlerin can damarı hep oyunculuktur, ve claudel de filmini kristin scott-thomas'ın sırtına yükleyerek doğru kararı vermiş. oscar için bile adı geçmişti scott-thomas'ın, ancak bu kadar sessiz bir performansın akademi tarafından ödüllendirilmesini beklemek doğru olmazdı. sürekli bir iç sıkıntısı, dışa vurulmayan bir gerginlikle oynuyor scott-thomas, ve hali hazırda parlak performanslarla dolu kariyerinin zirvesine çıkıyor. yıllardır merkezden uzakta seyreden, bir dönemime damgasını vurmuş bir oyuncu için nefis bir geri dönüş.
...
claudel iyi bir oyuncu yönetmeni, yazarlıktan geldiği için senaryosu da kuvvetli. zamandaki serbest atlamalar da gösteriyor ki kurguya da hakim. bütün bunlar bir ilk film için fazlasıyla olgun bir yapıt haline getiriyor "seni o kadar çok sevdim ki"yi. film süresince akan gitar melodileri gibi, hüzünlü ama samimi bir iş.

No comments:

Post a Comment