Sunday, October 4, 2009

ışıklar kapanınca - the xx

dünyanın en kozmopolit kentlerinden birisi de olsa, londra'nın müziğe kattıklarını (tüm brit müziği tutkuma karşın) yeteri kadar çeşitli bulmuyorum. özellikle mainstream'de olay "birisi bir orijinallik bulsun da biz de taklit edelim" şeklinde yürüdüğü için ortalık nme'nin deyimiyle "topshop indie" gruplarından geçilmiyordu. yanlış anlaşılmasını istemem, onların da birçoğunu seviyorum, ama farklı renkler yeteri kadar çok değil. sürüyü takip edenler çoğunlukta. the xx ise onlardan birisi değil. gerçek anlamda özgün bir sound'u ve kentin çok kültürlü havasını yansıtacak bir üye profili var.
...
dört tane 20 yaşında "çocuk" var the xx kadrosunda. tiplerine baktığınızda bir post-hardcore, ya da dubstep grubu beklemeniz mümkün. pakistan asıllı baria qureshi sayesinde beklentiler daha da karışıyor. echobelly zamanlarından beri görmediğimiz londralı asyalı azınlığa mensup bir üye, akla asian dub foundation, cornershop gibi üyeleri bile getiriyor. ama neticede bambaşka bir şey ortaya çıkarıyor the xx.
...
karanlık, mahrem bir müzik yapıyor bu londralı çocuklar. vokalistler ışıkları kapattıktan sonra birbirlerinin kulaklarına fısıldıyorlar gibi. ikincisinin gitarları interpol akıcılığında, ama hiçbir anda gerilim yaratma peşinde değil. baria'nın klavye melodileri düşsel bir atmosfer yaratıyor, jamie smith'in basları da kalp atışları gibi, ruh pompalıyor the xx'in müziğine.
...
"vcr," "crystalized" ve özellikle "basic space" gibi birbirinden harika şarkılar var the xx'in ilk albümü "xx"te. ama işin özü tek bir vasat an bile yok bu indie rock-soul kırması müzikte. yılın en güzel, en sessiz sedasız keşiflerinden birisi.

No comments:

Post a Comment