Sunday, January 24, 2010

Avatar


Uzun zamandır beklenen Cameron filmi sonunda Aralık ayında görücüye çıktı..

Askerdeyken birkaç filme gitme şansı yakaladım, ancak uzunluğu ve seansların zamansızlığı nedeniyle Avatar'ı çarşı izinlerinde izleyemedim.. Neyse ki askerden döndüğümde film hala vizyondaydı; blockbuster olmanın yararları işte..

Terminatör 2'den beri Cameron'dan o düzeyde bir film bekleyenlerden biriydim.. "True Lies" keyifliydi, "Titanik" ise, biliyorsunuz işte, görkemli bir boşluk.. Sonra bir sinema filmi çekmedi yönetmenimiz, birkaç TV projesiyle oyalandı, ve bu filme hazırlandı.. Biz de öyle..

İlk kez 3 boyutlu bir film izledim, zaten okuduklarımıza bakılırsa 3D film çekimi ilk kez Avatar'da hakkıyla gerçekleştirilmiş.. Gözlüğümü taktım, arkamdaki çocukların sık sık dürtmelerine aldırmadan koltuğuma gömülüp filmi izlemeye başladım.. Başlarda biraz yabancılık çektim, ilk 5 dakika boyunca filmin içine girmekte zorlandım, ama sonrasında her şey akmaya başladı.. Filmin konusunu, "klasik emperyalizmin 21. yüzyıl ortalarına ve farklı bir gezegene uyarlanmış hali ile buna direnenler arasındaki kaçınılmaz çatışma ve ana karakterlerin bu çatışmada kendilerini konumlandırışları" şeklinde özetleyebilirim.. Güçlü bir hayal gücüne dayansa da film aslında oldukça basit bir hikayeye sahip: Başlangıçtaki motifleri farklı olsa da, Pandora adlı gezegenin emperyalistlerine karşı yerli halkla birlik olmayı tercih eden seçilmiş bir adamın hikayesi..

Şimdi, Cameron'ın hakkını yemeyelim.. Özellikle tasarım olarak üzerinde uzun yıllar düşünülmüş, çok paralar harcanmış bir film bu.. yepyeni bir dünya ve toplum hayal edilmiş, en ufak ayrıntısına kadar tasarlanmış bir gezegen ve gelecek ortaya çıkmış.. Yepyeni görüntü teknolojileriyle birlikte bunların hepsi film izleme deneyimimize tabi ki çok olumlu katkılarda bulunuyor, 162 dakikayı bir solukta ve hayranlıkla geçiriyorsunuz..

Ama işte, içinizde bir boşluk hissi oluyor sürekli.. Dakikalar geçiyor, hikayeye dair yaratıcı adımlar bekleyip duruyorsunuz, ama olmuyor, hep tanıdık, bildik şekilde ilerliyor her şey.. "Sonunu kolaylıkla tahmin edebildiğimiz film kötüdür" demek istemiyorum kesinlikle, sonuçta tanıdık bir hikaye de son derece etkili bir şekilde anlatılıp unutulmaz bir sinema deneyimi kazandırabilir izleyene.. Ama Avatar'da bu da pek mümkün olamıyor malesef.. Zayıf hikayeye çocuksu diyaloglar, garip ve çabucak geçiştirilmiş bir mistisizm ve çevrecilik mesajı ekleniyor ve derin bir tatminsizlik hissiyle ayrılıyorsunuz salondan..

Avatar tabi ki gişede başarılı olacaktır, hatta belli başlı eleştirmenler de filmi (özellikle de görselliğini) beğendiklerini yazacaktırlar.. Ama bir gerçek var ki bu film genelde sinemaseverlerin, özelde de Cameron hayranlarının gönlünde hiçbir zaman önceki efsanelerinin yakınına bile yaklaşamayacaktır..

1 comment:

  1. her şeyi iyi hoşta tam anlamıyla baş yapıt olamadı diye düşünmekteyim

    ReplyDelete