Sunday, July 11, 2010

finalin hüznü

bir futbol manyağı olarak bunu söylemek tuhaf ama, dünya kupası finallerini çok da sevmem. muhteşem bir ayın bitiş düdüğünü çalacağı için. her şeyin sonu var, özellikle de güzel şeylerin, şüphesiz. ama finaller müthiş geceler olduğu kadar, tatilin bitiş günü gibi bir hüzün de bırakır insanda.
...
bu sefer de durum farklı, ama tesellim hazır. nefis bir dünya kupası, belki de olabilecek en güzel eşleşmeyle nihayete eriyor. ispanya ve hollanda gibi, dünyada bu kupayı kaldırmamış en büyük iki futbol ülkesinin karşılaşmasıyla.
...
öyle güzel bir kupaydı ki bu, her maçının, her anının tadı damağımda. 0-0 biten paraguay-japonya maçının bile! (penaltıların tekrarını izlediğimi, iki saat boyunca gol görmediğimi belirteyim) çünkü böyle eşleşmeleri sadece dünya kupasında izleyebilirsiniz. ağır ağır tırmandı futbol kalitesi, dünyanın dört bir yanındaki güzel çocukların ve kötü adamların futbolu nasıl oynadıklarını, nasıl izlediklerini gördük. sonra sahne gerçekten hak edenlere kaldı, ama her turda birilerine daha yazık oldu. bir bir geçti günler, günde 3 maçlık keyif zirvelerinden, 1 taneye düştük. ta ki en sondaki büyük finale kadar.
...
ve o kadar güzel bir eşleşme ki bu, bir tarafın kaybedeceğine üzülsek de, kazananın hak edeceğini daha howard webb ilk düdüğü çalmadan önce bile biliyoruz. ama benim gönlüm yine de hollanda'yla birlikte. 1998'in fransasından bu yana ilk defa sevdiğim bir takım finale kadar geldiği için olsa gerek, final maçı o kadar hüzünlendirmiyor beni.

danimarka ile soccer city'de yaptıkları maçtan beri bugün hollanda'yı göreceğimize inandığım için olsa gerek! normalde ingiltere birinci tercihim olsa da, bilinçli bir britanya-sever, her zaman yedekte bir takım daha tutar, çeyrek finalde elendikten sonra hedefsiz kalmamak için. tutulacak takım, hollanda'ydı. umarım makus bir talih kırılır, umarım futbolun en yakışıklı abilerinin 1974'te, 78'de, 94'te, 98'de deneyip beceremedikleri şeyi bugünün sert, realist ama hala ince bilekli oğlanları becerir. cruyff, neeskens, rep, van basten, gullit, rijkaard, bergkamp, overmars, frank de boer bunu çoktan hak etmişti. sneijder, robben, kuyt da hak ediyor.
...
belki bu gece futbol tanrısının bugüne kadar portakal rengine ettiği bütün ayıpları temizleyeceği gecedir.

No comments:

Post a Comment