Tuesday, September 28, 2010

linkin park - a thousand suns

utanacak bir şey yok, herkes ara ara başka birisi olmayı hayal eder. başka bir yolu seçse nerelere gidebileceğini düşünmeyi sever. aslında olduğunuz kişiyi zedelemiyorsa bu hayal, bir sorun da yoktur üstelik. bazı gruplar da bunu yaşarlar. r.e.m.'in "monster"da yaptığı budur. birçok hayranı kabullenmese de, bir albümlüğüne başka bir grup olmayı denemiş ve ayrıksı, güzel bir iş yapmıştır adamlar. belki birkaç gün sonra belle and sebastian'ın yeni albümü "write about love"da da bahsederiz bu konudan.

gelgelelim, linkin park'ınki resmen patolojik vaka. başkası olma merakı değil, düpedüz "kendinden sıkılmak" bu. ilk iki albüm "hybrid theory" ve "meteora"da etkilenimleri açık olan ama niyetini de belli eden, kendisini gerektiği kadar ciddiye alan "teenage angst" albümleriydi (bir teenage angst albümünün dünyanın sırrına vakıf olduğunu iddia etmesinde sorun yoktur, zira bir ergen de her şeyi bildiğini, dünyadaki bütün dertlerin kendisinde toplandığını zanneder). bir dolu hit çıkarttı ve işin açığı bunların bir kısmı 2000'ler mainstream rock'ının en büyük şarkıları arasındaydı ("in the end," "crawling," "one step closer," "breaking the habit," "numb" vs.).

ne olduysa "meteora" ve "minutes to midnight" arasındaki dört yılda oldu. en klişe tabirle "olgunlaştık" dedi altılı. daha büyük sulara dalmak istediler. rick rubin'le stüdyoya girdiler, şarkılara yaklaşımlarını tepeden tırnağa değiştirdiler. rap vokalleri azaldı, nu-metal'ın imzası olan drop-d gitar akorları bir kenara kondu, arpejlere geçildi, chester bennington da gırtlağını yırtmadan şarkı söyleyebileceğini göstermeye çalıştı. araya pseudo-"with or without you" "shadow of the day" gibi parçalar atarak numaralarını açık ettiler: oynadıkları kulvar artık alternatif rock grupları için bir namus mücadelesi haline gelen "yeni u2 meydan savaşı" idi.
...
linkin park, orada da durmadı. yeni albüm "a thousand suns"ta bir önceki görevi başarıyla gerçekleştirdiğinin inancı ve güveniyle daha da farklı bir adım atıyorlar. albümlerinin kapağından şarkıları arasına yerleştirdikleri mini-geçişler sayesinde büyük bir albüm yaptıkları hissine oynuyorlar. belki o zaman aslında grubun kendisinden sıkıldığını, dinleyicilere enteresan gelen tüm yanlarından kopmaya başladıklarını fark ettirmez sanıyorlar. vokal melodileri hala kendilerini tekrar ediyor ("blackout" "faint"in kopyası, "burning in the skies" ise "somewhere i belong"la aynı müzikal cümleleri paylaşıyor) ama grup kendisini ilgi çekici yapan enerjisinden artık tamamen yoksun. "robot boy" elektronika ve alternatif rock postu giymeye çalışmış kötü bir r&b şarkısı, "wretches and kings" sıkıcı, ilk single "the catalyst" ise grubun eski hitlerine en yakın duran şarkı sayılmasına karşın sadece bir marş denemesi olarak duruyor.

yeni linkin park'ın en sevdiğim yanı ise perküsyon konusunda yaratıcı ve sınırları zorlayan işler yapmaları. bir önceki albümde "given up" ve "bleed it out," burada ise "when they come for me"nin ritm partisyonları keyifli. "when they come for me" de çok iyi bir şarkı değil, ama bariz afrika etkisiyle ayrıksı duruyor. onun için rob bourdon'ı mı tebrik etmek gerek bilmiyorum. albüm boyunca elektronik beat'ler olduğu için kendisine iş düşen şarkılarda fazladan iş çıkartmaya çalışmıştır belki.

chester bennington'ın git gide pasifleştiği, gitar sound'unu, dolayısıyla enerjisini yitirmiş bir linkin park bence yavaş yavaş nefes almamaya başlıyor. mike shinoda'nın müzik vizyonunun ise linkin park'a uzun vadede oyunu kaybettirecek bir yola soktuğunu düşünüyorum. bu kadar ciddi görünmek, bu olgunlaşma iddiasının altı müzikal olarak dolmuyor. bu elbise linkin park'a bol geliyor. onlar ise elbiseden değil, kendilerinden sıkıldıklarını fark etmiyorlar maalesef...

fazla karanlık mı geldi? "a thousand suns"la ilgili pozitif ve çok iyi yazılmış bir eleştiriyi zeynep okyay imzasıyla buradan okuyabilirsiniz.

3 comments:

  1. karanlık ama baya doğru olmuş. yeni u2 olmak kadar biraz muse'un da amerika'da su yüzüne çıkmasıyla elektronik beatler artıyor rock piyasasında.

    ReplyDelete
  2. http://mikeshinoda.com/2010/09/27/haters-and-the-converted-a-thousand-suns-album-release/

    diyor mike shinoda

    ReplyDelete
  3. link için teşekkürler. güzel yazmış shinoda, "haters"ı görünce kesin bize küfürler edecek sandım ama efendi takılmış :)

    ReplyDelete