Monday, October 18, 2010

amerikan rock'ında solo mevsimi #3: brandon flowers

the killers vokalisti brandon flowers'ın grubundan ayrı ilk işi, bizim kısa dosyamızın headliner'ı. hem grubu diğer bahsettiğimiz isimlere göre (my morning jacket, fleet foxes, tv on the radio) daha yüksek profilli, hem de brandon o adamların aksine popstar kumaşına da sahip olan tek isim. ya da biz öyle sanıyoruz.

"flamingo," her ne kadar brandon flowers aksini iddia etse de bir "suları test ediyoruz" albümü. grup üyelerinin boş geçirmek istediği yaz aylarında ara vermeyi reddederek çalışmasının ürünü bu. sürekli tek başına stüdyoda olmanın ona tuhaf geldiğini açıkladı, bunun the killers'ın sonu olmadığı konusunda ısrar etti ve birkaç şarkıda çalan davulcu ronnie vannucci jr ile bir parçada yer alan gitarist dave keuning'in varlığını göstererek gruptan kopmadığının sinyallerini vermeye çalıştı. ne var ki, bu flowers'ın albümünün gümleme ihtimali karşısında açık bırakılmış bir kapı. zira, rock'ta solo işi her zaman risklidir. ezici çoğunluğa bakıp görebilirsiniz ki, rock grup müziğidir. flowers'ın tek başına ayakta kalabilmesi riskli olduğu için köprüleri yakması doğru bir karar olmazdı. ancak ilerisi için mutlaka belirleyici olacaktır "flamingo."

satış ve eleştiri anlamında fena da gitmedi albüm. yeri göğü inletmedi, ama the killers'ın kalesi ingiltere'de yine zirveye oturdu, ana vatanı amerika'da da ilk 10'u gördü. yapılan yorumlar ezici değildi, her ne kadar öyle başyapıt muamelesi görmediyse de medyanın the killers albümlerine yaklaşımları düşünülürse pozitif bile sayılabilirdi.
...
zaten sert yergileri hak edecek bir albüm değil "flamingo." sound olarak her üç the killers albümüne dağılabilecek kadar çeşitlilik gösteren şarkılar var, ama güçlü yanı, her zaman olduğu gibi hit'ler. sevseniz de sevmeseniz de, en vasat the killers albümünde mutlaka 3-4 tane çok iyi şarkı vardır. (rock'ta ölmekte olan bir zanaat haline gelmiş olan single işini yaşatan gruplara her zaman sempatim vardır) flowers da esirgememiş bunu. ilk single "crossfire" ve "magdalena" açık hit'ler, "welcome to fabulous las vegas" "sam's town"a yakışacak bir açılış, "jilted lovers and broken hearts" da "day and age"in enerjisine yakın. benim favorim ise "hard enough." 80'lerin soft rock ballad'ları tadında bir düet. jenny lewis ve brandon'ın uyumu o kadar güzel ki, keşke şarkıyla sınırlı kalmasa, bir de evlenseler dedirtiyor! (brandon zaten evli, jenny de jake gyllenhaal'la birlikte) "the clock was tickin'" ise şaşırtıcı bir country denemesi. sıradışı bir beste değilse de, sözlerindeki hüzünlü öyküyle özel bir konuma geliyor.
"playing with fire" gibi gereksizlikleri ise gözardı etmek gerek. nasıl her the killers albümünde zirveler ve büyük kraterler olursa, burada da bırakın dinlenmeyecek kadar kötü olmayı, "nasıl böyle bir şey yapmışlar" diye adamın adına utanacağınız şarkılar var. ama flowers bunu umursayan bir adam değil. altından takım elbisesiyle glastonbury'nin maskarası olmayı umursamamış adama kötü şarkı koyar mı?

sözün özü, bence "flamingo" flowers için başarıyla verilmiş bir sınav. bir the killers albümünden sonra yine bir solo kaydederse, bu işin bir rutine döneceğinden, hatta tam zamanlı solo mesaiyi düşünmeye başlayacağından emin olabilirsiniz.

No comments:

Post a Comment