Monday, February 14, 2011

banliyölere giden grammy

indie müzik dinleyicisini ikiye ayırmak mümkün: birinci grup, sevdiklerini paylaşmak istemeyenler. o biricik grubu "davayı satarken" görmekten hoşlanmayanlar. hep küçük, samimi, hep "bize ait" kalsın isteyenler. ikinci grup ise "virüsün yayılmasından" mutlu olanlar. ben bu ikinci gruptanım. bir grup kimliğini koruduğu sürece çok satsın, ödülleri toplasın, dergilere kapak olsun, ana akımda nice çöpün arasında parlasın, ucuz müzikler dinlemeye alışmış kulaklara şarkılarını soksun, hep şikayet ettiğimiz kolektif zevk seviyesini birazcık yukarı çeksin isterim. fabrikasyon yerine özgünlük, ticaret yerine samimiyet, para yerine ruh, plastiklik yerine gerçeklik prim yapsın derim. peugeot reklamında the drums duyunca gülümserim, bir hollywood filmi passion pit'ten şarkı kullanınca mutlu olurum. sevdiği grup kendisine özel kalsın, bilinmesin diyene de saygım vardır, ama benim hissim böyledir.

arcade fire dün gece "the suburbs"le "yılın albümü" grammy'sini aldı. bu satırlarda arcade fire için defalarca klavye hırpaladık, "the suburbs"ü 2010 listelerimizin tepelerine koyduk. yani national academy of recording arts and sciences ile "yılın albümü" konusunda fikrimiz aynı. sanılanın aksine genelde "yılın albümü"nü dandik isimlere vermez naras, sadece gelenekselci baktıkları için country, bluegrass gibi bizim memleket müzik dinleyicisinin algısına hitap etmeyen şeyleri ödüllendirdikleri için "sıkıcı" görülürler. evet, tahmin edilebilirdir, ancak genelde bu ödülü alan kayıtlar boş işler olmazlar. ancak son 20-30 yılda gerçekten sıradışı bir indie kaydının "yılın albümü" seçildiği de görülmemişti. bu, ilk oldu.

bu, "the suburbs"ün ne değerini artırdı, ne de azalttı. belki başka bir kitlenin dikkatini çekecek bu müziğe, belki mercury ödülleri'nin denediği speech debelle gibi vız gelip tırıs gidecek anaakıma. ancak yine de bir hoş sadadır, tarihe not düşülecek, indie'nin popülariteyle imtihanında hatırlanacak bir detaydır. belki de kimilerince "yeni u2 olacak" olan arcade fire'ın kariyerinde bir dönüm noktasıdır.

"arcade fire bize özel kalsaydı" diyene saygım var. nick cave, pearl jam gibi "müzik yarış atı değildir, ödüllendirmelere karşıyım" diyenlere de. ancak benim için kalitesinden taviz vermeden ortalama algının sınırlarına girebilecek, sistemin göbeğine yerleşebilecek sanat eserlerinin varlığı güzel. o yüzden bu yukarıdaki fotoğraf, benim için mutluluğun resmi.

not: jay-z ve alicia keys'in nefis şarkısı "empire state of mind"ın ödüllendirilmesi, çok zamandır takibimdeki country güzeli miranda lambert'in, the white stripes gittikten sonra dünyanın en iyi garage/blues/rock ekibi konumunu sağlamlaştıran black keys'in ve amerika'da da gittikçe güçlenen muse'un ödüllerine de sevindim. son 10 yılın en iyi pop şarkılarından "bad romance"in ıskalanması ise ilginç.

1 comment:

  1. asıl üzücü olan dans ve elektronik dalında pet shop boys'un 20 yıldır ödül alamaması, tabii robyn' de haketmişti. Genelde kendi çer çöplerine ödül vermeyi uygun görüyorlar

    ReplyDelete