Thursday, May 5, 2011

Bir St. Pauli deplasmanı hikayesi

malum, st. pauli dünyanın en rock'n'roll futbol takımı. şu anda bundesliga'dan düşmek üzere olmalarına rağmen yine de onların maçını izlemek bir futbolsever için hayatta gerçekleştirilmesi gereken şeylerden birisi. lise arkadaşım ve şu anda almanya'da yaşayan (ve yıl boyunca bana bundesliga ile ilgili normalde öğrenemeyeceğim şeyler anlatan) fikret bunu geçen hafta gerçekleştirdi. "yaz" dedim, kırmadı.

Hamburg’dan haftasonu gezmeye gelen tanımadığım biri. Eşi ve kendisinin iki bileti. Eşi maça gelmekten vazgeçmiş, St.Pauli'nin Kaiserslautern'le oynayacağı maçın deplasman bileti boşa çıkmış. Cuma sabahı çalan telefon ve “maça gelir misin?” sorusu. Hem de arabayla gidicez! Böyle soru mu olur?

Üstüne Vamos Bien üyesi bir arkadasin gönderdigi Polar ve t-shirt de geldi. Tarih 29 Nisan, Prens William evleniyormuş. Dünya ona kitlenmiş. "God save the Queen" iyi güzel ama bu saatten sonra banane!!!

2 Alman 1 Meksikalı 1 Türk, çıktık yola. Deplasman maçlarının tadı ayrıdır hep. Yolda durulan benzinci olayin tadı tuzudur. Benzincideki her türlü yiyecek tatsız tutsuzdur ama orada edilen muhabbetler tadından yenmez.

Otoparkın hemen yanından stada otobüs ver. Herkes aynı otobüse biniyor. Kurukafa logosunu taşıyan St.Paulililer, kırmızı giyen Kaiserslauternliler ve sarı Vamos polarıyla ben. Klişe olacak ama önemli, garip geliyor insana, kardeşçe kavgasız gidiliyor stada.

Aynı kapıdan giriyoruz stada, ev sahibi taraftarla. Deplasman tribünü girişinde polisler beliriyor, sayıları da fazla. Ama gerçekten gerek yok, zaten onlar da ilgilenmiyor, muhabbetteler.

Almanya’da stadda bira içilir. Bundesliga diğer liglerden böyle ayrılır. Biraya koşuyoruz hemen ama... Kartla alışveriş geyiği burada da var. Önce bir kart alıp kredi yükleyip sonra alabiliyorsun. Bunun olmadığı tek yer Millerntor. Çünkü protesto ediyorlar. İstemiyorlar. Burda da üç dört kişi hariç kimse gidip bir şey almıyor. O kartı istemiyorlar!!! Tabii biz de almıyoruz o zaman. Açlık had safhada, bira özlemi var, ama St.Pauli deplasmanında olmanın bedeli de bu herhalde.

Tribüne girer girmez üstte kocaman bayraklar. Hemen fotoğraf çekmek istiyorum, birden durduruyorlar. Bugün fotoğraf yok. Kaiserslatuern istasyonunda Neo-Nazi gösterisi varmış, tarih zaten 1 Mayıs. Tribün buram buram politika. İstemiyorlar fotoğraf filan. Ben yabancıyım abi kusura bakma, ver elini ayağını öpiyim beni dövme diyecegim sırada, makineyi kaldırdığım için teşekkür ediyorlar. Surata yumruk yemedim bir de teşekkür. Sonra yukarıdan, megafonla tezahüratları yöneten adam aşağı inip bir daha teşekkür ediyor, durumu anlatıyor. Üzerimdeki poların manasını soruyor, kırk yıllık kankası gibi sarılıp görev yerine dönüyor. Güzel adamın sözlük tanımı yerine bu adamın fotosu kullanılsın bence.

Tribünde baya kadın taraftar da var. Önümdeki üç kız nereden geldiğimi soruyorlar. Türk olduğumu duyunca biri Deniz Naki’ye aşığım ben diyor. Yanindaki, ben de Asamoah’a diyor. Bizim yanımızdaki Meksikalı da Naki tercihine katılıyor. Yahu bir dakika, n'oluyor? Maç izlemeye gelmiştik? Muhabbet komik bir hal alıyor ama tezahürat başladığında kızlar muhabbeti bırakıyor. Saygım sonsuz size!

Tribünde kontrol yok, hiyerarşi yok, bazen herkes aynı şeyi söylüyor, bazen de kafasına göre takılıyorlar. Kendi söylediği tezahürat eşliğinde dans eden koca koca adamlar! Eğlenceli.

Futbol mu? İki üç atak, cılız şutlar. Hiçbir aksiyon yok gibi.

Stad herhalde 45 bin kişilik, Kaiserslautern futbol kültürü çok üst seviyede bir şehir. Dortmund, Schalke filan bilinir ama bunlar onlardan da ilerideler futbol sevgisi olarak. İkinci ligden yeni geldiler. 2. lig seyirci ortalaması yaklaşık 40 bin!

Maç devam ediyor, tat tuz yok, taraftarlar bir anda doğal bir gelişim süreciyle en sevdiğim bestelerini söylüyorlar. Aslında bunu Almanya'da diğer takımlar rakip takımın taraftarını aşağılamak için "Siz kenesiniz" şeklinde söylüyorlar. St.Pauli taraftarı da "biz" şeklinde söylüyor. Şöyle:

"Biz keneyiz,
Asosyal keneleriz.
Köprü altinda, bazen de istasyonda uyuruz.
Biz keneyiz!"

(besteye şöyle bir aramayla ulaşabilirsiniz)

Sonra gol yiyor St.Pauli. Daha bir neşeleniyor tribün, bir dakikalik bir şoktan sonra. Federasyona küfür geliyor bir ara, ama uzun sürmüyor. Zaten o stadda sesleri pek duyulmuyor.

İkinci yari yağmurla başlıyor. Almanlar için futbol – hava ilişkisi ayrı bir romantik. Fritz Walter Havası diyorlar hafif yağışlı havaya. Kazanılan 1954 Dünya Kupası yüzünden. Hikayesi ilginçtir, şurada var okumak isteyene (son paragraf).

Fritz Walter de bir Kaiserslautern kahramanı. Yağmur üstüne rüzgar başlıyor, St.Pauli taraftarı coşuyor, "Hamburger Wetter" (Hamburg havası) diye beş dakika tempo tutuyorlar. "Biz soğuk yerin adamıyız bu havayı severiz! Fritz Walter’in değil bizim havamız!"

Ama takım çok kötü başlıyor ikinci yarıya. Bir basamak alttaki kızlar: "Ooooozan Pauli" (ooo St. Pauli, "S" harfini "Z" gibi okuyorlar. Ben de doğru telaffuz için Ozan dedim) diye başlıyorlar bagirmaya güzel bir melodiyle. 2 dakika içinde herkes bunu söylemeye başlıyor. Hani amigo tadında elinde megafon olan adamlar var ama hiç bir bireyselliği durdurmuyorlar. Dedim ya hiyerarii yok ve 3 kiiilik bir kız grubu deplasman tribününü yönlendiriyor. Çimdikleyin lan beni!!!

Bu tezahürat çok uzun sürdü. Çok eğlendiler bunu söylerken, sürekli de dans ettiler. Ama ikinci golü yiyince birden sesler kesildi. Birkaç dakika sonra tek tük bağırmaya başladılar, ama zaten özellikleri şarkı söylemek, tezahürat değil. Ben de bana maç başında verdikleri bayrağı sallamaya başladım. “Scheissegal” (Farketmez) diye şarkı söylediler. İkinci lig mi? Scheissegal!

Che resimli bayraklar açıldı, rengarenk olanları vardı aralarında. Afrika ülkelerinin bayrakları. 1 Mayis’a kısa bir selam. Tekrar gülümsedi insanlar. Bir ara Nazilere küfür geldi. Kaiserslautern ırkçı bir yer diye duymuştum, onlara da küfür geldi. Yan tribünden geçen sene 2.ligde liderlik için aynı stadda oynadıklara maça gönderme bir pankart açıldı. 3-0’i hatırla gibi. Yine yenilmişti Pauli. Pauli tribününden kahkaha koptu. Bunu da umursamıyorlar. Bu kadarı bana bile fazla!!!

Ne yazık ki bu güzel insanlar tekrar 2. lige gidiyor. Ama hala mutlular, hala gülümsüyorlar. Asosyal keneyiz diye bağırıyorum ben de. Asosyal kene olmak insanın hoşuna gider mi? Benim gitti. Köprü altında da uyurum, istasyonda da. Farketmez.

Beni maça davet eden arkadaşımın bu sezon 7. deplasmanı. Hannover, Stuttgart, Dortmund... ve Kaiserslatuern. Hepsi kayıp. O açıklıyor durumu mac sonu bana.

Scheissegal!

-Fikret Özer

2 comments:

  1. Hayalimdeki tek şey şu statta onlarla we love you bestesini haykırmaktır. Ultras'ın en büyük temsilcisidir kendileri. İdeoloji olarak çok ileridedir. Onlar kesinlikle bambaşka. 1.ligde de olsalar düşsseler de onların sevgileri hiç azalmayacaktır..

    ReplyDelete
  2. Muhteşem bir yazı olmuş dostum ellerine sağlık

    ReplyDelete