Thursday, April 19, 2012

Shearwater: Sessizliğin sesi

Gelip gelmediğini bir türlü tam anlamadığımız bahar mevsiminde İstanbul'da ağırlayacağımız en heyecan verici gruplardan birisi Shearwater. "Animal Joy" Austin'li grubun folk rock köklerinden daha hacimli bir sound'a yöneldiği, 1980'lerin rock'ından esinlerin bulunduğu bir albüm. Ve yılın en güzel kayıtlarından birisi. Bu akşam Babylon'daki konser öncesinde grubun lideri Jonathan Meiburg'la mail üzerinden yaptığım röportajı hatırlamanın vakti.

Shearwater Jonathan Meiburg etrafında kurulmuş bir grup. Burada bir demokrasiden söz edebilir miyiz yoksa son söz sizde mi?

JM: Sanırım bir çeşit diktatörlük söz konusu, pek çok grubun olduğu gibi. Ama umarım insaniyetli tarafım baskındır. Fark ettim ki gruplarda, özellikle de uzun süre var olanlarında, demokrasi son derece nadir.

Bunu özellikle şundan sordum, sizin dışınızda grubun stüdyo kadrosunda olan iki üye, Kimberly Burke ve Thor Harris, İstanbul’a gelmeyecekler. Bunun sebebi ne? Ayrıca yeni kadronun “daha rock” çaldığını söylemişsiniz.
Kim ve Thor’la çok uzun zamandır çalıyorduk ve albümde de varlar ama 150’den fazla konsere çıkacakları bir yıl daha geçirmenin pek istedikleri şey olmadığını tahmin ettim. Onları suçlayamam. Yeni ekip - Mitch, Lucas, Danny ve Christiaan - enerji ve heyecan dolu ve Kim’le Thor’un partisyonlarını çalmak konusunda elimizden gelenin en iyisini de yapsak yine de biraz daha farklı oluyor – kendine has momentumu ve vahşeti oluyor. Dinleyenler de seviyorlar.

İstanbul konseriyle ilgili beklentileriniz var mı?
En sonunda Türkiye’ye gelebiliyor olduğum için çok heyecanlıyım. Görmek istediğim yerler listesinde yıllardır vardı ve orada çalmak için sabırsızlanıyorum. Konserden sonra boş bir günümüz var ve şehirde dolaşmayı çok istiyorum (ve karnımı muhteşem Türk yemekleriyle doldurmayı da).

“Animal Joy” bu yıl en merakla beklediğim albümlerdendi ve hayal kırıklığına uğratmadığınız için teşekkür ederim! Sizin bu yıl çıkmasını merakla beklediğiniz bir kayıt var mı?
Ben teşekkür ederim. Korkarım bu yıl neler çıktığından pek haberdar değilim. Eğer turne mevsiminde kafaları gömmüş durumdaysan bazen başkalarının yaptığı müzikle ilgilenmemek biraz rahatlatıcı da olabiliyor bazen. Yeni Debo Band albümünü dört gözle bekliyorum elbette – ve yeni Lower Dens, bir kaç saat önce aklımı başımdan alan bir konserlerini izledim.

“Animal Joy”da Shearwater’ın en dışa dönük hali var. Bir önceki kayıtta (“Shearwater is Enron”) deneysel yanınızı dışa vurup onu sisteminizden attığınız için mi?
“Shearwater is Enron” sadece eğlenceli, küçük bir deneydi. Önceki albüm için aylarca çalıştıktan sonra stüdyoda takılmamızın sonucuydu. Çalışma biçimini değiştirmek her zaman iyidir, sürprizlere yol verir. Ama onun tam bir albüm olmasını beklemiyorduk. “Animal Joy”un çok daha doğrudan ve içgüdüsel bir kayıt olmasını istemiştim – albümün kapağında pençelerini gördüğünüz hayvan gibi. Sanırım bunu başardık. ‘Insolence’ kaydetmiş olduğum şarkılar arasında en sevdiğim olabilir.

Prodüktör olarak John Congleton yerine Danny Reisch’la çalışmak neleri değiştirdi?
İkisi de harika ama aynı zamanda çok da farklılar. John’un her zaman “ilk akla gelen en iyisidir” gibi bir yaklaşımı vardır – bir çalışma seansının momentumunu yakalamak ister ve sanırım grupların içgüdülerini kayda almaya eğilimlidir, ki o anlar grupların müzik hakkında en çok heyecanlandığı anlardır (Bu yaklaşım özellikle Blue Water White Death albümünde çok işe yaramıştı bence). Diğer yanda Danny biraz daha detaylara özen gösteren ve şarkıların detaylarına ince ince kazarak inen bir prodüktör. Bu bazı müzisyenleri deli edebilir ama bende çok iyi işledi çünkü ben de çok titiz ve her zaman daha iyisini yapabileceğini düşünen birisiyimdir (“neyin” daha iyisi ise artık). Sanırım Danny ve ben kayıtlar boyunca en ufak bir tartışma bile yaşamadık ve bu albümü gerçekleştirebilmek için kahramanca çalıştı.

Shearwater Amerikan folk müziğinden yoğun olarak etkilenmiş bir grup. Tabii son dönemde çok daha doğrudan folk grubu var indie rock sahnesinde, Fleet Foxes veya Damien Jurado gibi. Shearwater da bu modern folk gruplarıyla aynı kaynaktan mı besleniyor?
Bu soruyu tam anlamadım. Eğer Amerika’da büyümüşsen, Amerikan folk müziğinden inceden etkilenirsin. Ama ben “Animal Joy”da özellikle folk etkilenimli bir müzik duymuyorum. Bazı açılardan Amerikan’dan ziyade İngiliz geliyor bana.

“Animal Joy” aynı zamanda Shearwater’dan daha önce görmediğimiz kadar hacimli bir sound var. Bu, grubun daha büyümesine yol açabilir. Hedef bu muydu?
Hiçbir sanatçı yoktur ki daha büyük bir kitleyle iletişim kurmayı istemesin – tabii bunu kendi istediği şekilde yapmak kaydıyla. Umudum budur!

Son zamanlarda neler dinliyorsunuz?
Turne otobüsünün sesi. Amplilerin kulağımda bıraktığı çınlama. Ağaçlardaki rüzgar. Sığırcık kuşları ve bülbüllerin ötüşü. Ve sessizlik, kutsal sessizlik.

(Not: Bu röportaj Blue Jean'in Nisan 2012 sayısındaki röportajın daha uzun bir halidir)

No comments:

Post a Comment