Tuesday, July 10, 2012

İbadet gibi: Antony

Fotoğraf: Muammer Yanmaz (İKSV) 

Alemdeki en büyük Antony Hegarty hayranı değilim. Albümlerine sevgim, personasına ilgim, sesine hayranlığım var o kadar. Ama dünkü konsere gitmek için gerçekten bir çaba sarf ettim. Artık konser enflasyonunun, hayalini kurduğumuz isimlerin çok da bekletmeden çıkıp gelmelerinin yarattığı mini şımarıklığın olduğu zamanlarda bu his pek gerçekleşmiyor. Gerçekten de "Aman boşver, seneye yine gelir" diyebiliyoruz veya gerçekten özel bir konser olacağını hissetmediğimiz geceler evden çıkmamayı tercih edebiliyoruz. Dün akşam bunu yapmadım. Atilla Dorsay'ın festivalde film seçen sinefillere dair dediği gibi "bir içgüdü geliştiriyoruz galiba."

Ailevi bir sebepten festivaller, konserler, tatiller, uzun yollar derken pek çok planın iptal olduğu bir yaz yaşıyorum. Asıl meselenin o planların iptal edilmesi değil, o planların iptal edilmesine sebep olan sağlık problemi olması elbette içimi dolduran. Antony konserine kadar bunu biliyordum. Ama şehir dışından geliş uçağımı konserin başlangıç saatine göre ayarlamasını neden yaptım, onu o kadar da düşünmemiştim. THY rötarı, elbette trafik, bir sebepten Taksim'de biriyle buluşmanın kaybettirdiği zaman ve pek çok şey. Belki sadece bisine yetişebileceğimi bile bile koşturmak. Ve Harbiye'ye, o anda Antony'nin samimi ama destansı tiradlarını kahkahalar içinde ve alkışlarla dinleyen Harbiye'ye ulaşmak. Elli dakika geçirdim Antony ile. O elli dakikada içimi dolduran ne varsa boşalttı bu büyük insan. Sanki bir konser değildi, ruhani bir deneyimdi, ibadet gibi bir arınma seansıydı. Özel konserlerin çoğunda yaşadığım "kalabalık değil birlik olma" duygusunun aksine tek olma, kendin dahil her şeyden kopma tecrübesiydi. Ağladım, dolu dolu değil ama için için ağladım. "Ghost"un ilk dizelerinin ardından "Öldüğümde ruhuma bu sözleri söyleyeceğim" cümlesini gülerek söyleyebilen bu büyük yürekli insanın karşısında, yakınında olabildiğim için mutlu olarak ağladım galiba.

Bu konser bir manifestoydu bir anlamda. O kısmını da güzellikle kaleme alanlar var. Ben bu konserin farkında olmadan neden ihtiyaç duyduğum bir tecrübe olduğunu idrak edişimi anlatmak istedim. Eh, sanırım haksız değilim, toplu değil bireysel bir tecrübeydi bu. Eğer koca bir bütün olabilseydik, Antony'nin konuşmasına en arkalardan "Musiiic" diye bağıracak kadar "anlayışsız" birilerini çıkarır mıydık aramızdan?

3 comments:

  1. 'amaaan, seneye yine gelir' diye düşünse bile insan, 'e amaaan seneye bir daha gideriz!'

    böyle bir deneyim bir kez yaşanırsa ne mutlu bize; birden çok şahit olursak Antony'nin sahnesine, sanırım artık Antony'den bir parça kaptık!

    (we want music! diye bağıran kimsesiz kimliksizi cemil topuzlu'ya uzaylıların bıraktığını düşünüyorum; nitekim kendisi antony and the biz'den değildi.)

    ReplyDelete
  2. "Music!!!" haykırışının, "Ülkenizde neler kötü gidiyor?" sorusuna gelen geç bir cevap olduğuna inanmak istiyorum.

    ReplyDelete
  3. "Gerçekten de "Aman boşver, seneye yine gelir" diyebiliyoruz veya gerçekten özel bir konser olacağını hissetmediğimiz geceler evden çıkmamayı tercih edebiliyoruz."

    Gerçekten de böyle.

    ReplyDelete