Friday, September 21, 2012

Filmekimi'nde beş sürpriz film

Böyle cümlelerin yaşımı belli ettiğinin farkındayım ama ilk Filmekimi sadece Emek Sineması'nda bir hafta süren, iki elin parmaklarının sayısından biraz daha fazla filmle yola çıkan, butik bir etkinlikti. Takvimdeki konumu kritikti, üç büyük festivalin en iyilerini toparlayıp sonbahar başında sinema ile aşk tazelemeye yarıyordu. Bugün üç salonda, 40'a yakın filmle yapılan 11. Filmekimi için film seçimi eni konu ciddi bir mesai istemeye başladı.

Filmekimi biletleri bugün satışa çıktı. Bugün ve yarın Lale Kart sahipleri avantajlı olarak bilet alabildikleri için bu yazıyı okuyanlar tahminen Cumartesi sabahı avantajsız olarak biletlerini alacaklar. Neticede biz de festivalin "hit" filmlerine, Kim Ki Duk'larına, Loach'larına, Gondry'lerine, De Palma'larına değil, beş tane "sleeper"ına dikkat çekelim. Zaten 2012 yılında bir blog açıp "Michael Haneke'nin 'Amour'u kaçmaz!" diye yazı yazan adam iyi bir sopayı hak eder. 40 filmlik festivalde 20 tane filme "Dikkat!" çekmek de benzer bir muameleye tabi olmalı. Buyurun, Filmekimi'nin beş underdog'u böyle:

İtaat/Compliance
Sundance'te çok iyi eleştiriler alan "Compliance" bu yılın iyi eleştiriler toplayan filmlerinden. Rolling Stones'un veteran sinema yazarı Peter Travers film hakkında "İzlemesi işkence gibi. Ama kaçmaz bir yapım" demişti. Amerikan bağımsız sinemasının son dönemde "Martha Marcy May Marlene" veya "Take Shelter"la giriştiği rahatsız edici kanaldan ilerleyen ve otoriteyi sorgulayan sıkı bir filme hazır olun.


Savaşın Gölgesinde/Lore
2004 yılında "Somersault" ile izleyenleri çarpan Cate Shortland'ın nicedir beklenen dönüş filmi. Yine büyüme sancıları üzerine eğilmiş Shortland, ama bu sefer seçtiği dekor 1945 Almanyası. Shortland'ın tehlikeli bir alandan yine alnı açık çıkacağı konusunda bir sinemasever içgüdüsüne sahibim. 2004'te Abbie Cornish ve Sam Worthington'ı dünyaya tanıtan Shortland aynı şeyi Saskia Rosendahl'a yapabilir.


Düşler Diyarı/Beasts of the Southern Wild 
Benh Zeitlin 30 yaşını doldurduğu 2012'yi asla unutmayacak. İlk filmiyle hem Cannes'dan, hem Sundance'ten ödül kapmayı başardı çünkü. Amerikan bağımsız sinemasının çok iyi becerdiği "küçük insanların hayatı"na Hollywood işi bir masalsılık katmayı layığıyla başardığı söylenen Zeitlin, 2013 kışında en azından Senaryo dalında Oscar adaylığı bile kapabilir. Erken ahkam kesmek için bu filmi atlamayın.

Hayır/No
Şili'de 1988 yılındaki referandumda Pinochet'yi alt etmek için yapılan "Hayır" kampanyasına odaklanan bu film, Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün sağlam eleştiriler alan filmlerindendi. Latin Amerika'nın siyasal sinema geleneği, Pinochet gibi yakıcı bir konu ve elbette son yıllarda odaklandığı politik filmler sayesinde neredeyse devrimci bir figür haline gelen Gael Garcia Bernal sayesinde izlenmeli. Zaten size bir sır vereyim, programda Gael'i görmüşsem genelde o filmi seçerim. Elemana karşı bir zayıf noktam var.


Ai Weiwei: Asla Pişman Olma/Ai Weiwei: Never Sorry
Bu yılki programda üç tane çok şık görünen belgesel var. Kevin Macdonald'ın epik "Marley"si veya sepya tonlarıyla çektiği büyük grup fotoğraflarıyla rock tarihinde kendi yerine sahip Anton Corbijn'ı "içli dışlı" anlatan belgesel de izlenebilir. Ama günümüzün belki de en önemli sanatçısı Ai Weiwei ile ilgili olanı bir adım öne çıkıyor benim için. Çin hükümetine yönelik eleştirilerinden dolayı kara listeye alınan ve geçen yıl üç ayını gözaltında geçiren sanatçı/aktivist sırf sanatın hala "tehlikeli" olduğunu gösterdiği için bile büyük öneme haiz. Guardian'da Alison Klayman'ın ilk belgeselinde çok "kısmetli" olduğu ve pek çok kritik olayda doğru yerde bulunduğu yazılmış. Çok önemli bir iş olabilir.

No comments:

Post a Comment