Monday, November 12, 2012

Green Day - ¡Uno!

Beş ayda üç tane albüm yayınlayacak olmak pek çoğu için riskli bir proje olabilir, dolayısıyla büyük stres yaratabilir. Green Day’in üçlemesinin ilk halkası “¡Uno!”su ise gruba yeniden hayat veren bir kayıt. Green Day de zaten bir karavananın arkasından bomba patlatmayı sever. “Insomniac”ın ardından “Nimrod,” “Warning”in ardından “American Idiot” gibi. “21st Century Breakdown” da güzellikleri olan bir albüm olmasına karşın üç parçalı bir rock opera olma iddiasının altını müzikal olarak yeterince dolduramıyordu. Süresi içerisinde kendini tekrar eden melodilerin fazlalığı, grubun yüksek hacimli sound’u altında nefes alamamaya başladığının simgesi gibiydi adeta. Şüphesiz dönemine göre çok sattı ama Green Day için bir yolun sonuna gelindiğinin işaretiydi. Başka bir yola düşmek gerekiyordu ve işte “¡Uno!” o yolun ilk adımı. 

Büyük konseptten, devasa sound’dan uzakta gerçek rock’n’roll var “¡Uno!”da. AC/DC’nin keskin ve matematiksel riff’lerini ve The Beatles’ın yakalayıcı melodileriyle buluşması gerçekleşiyor burada. Ve bunu gevrek gitar tonlarıyla, inceltilmiş sound’larıyla yapıyorlar. Üç adam, stüdyo numaralarından, ekstra gitaristten muaf tutuyorlar müziklerini. Dolayısıyla eski Green Day’e, üçlünün punk yıllarına daha yakın duruyorlar. Bu, orta okul yılları “Dookie”yle geçmiş, gitarı eline aldığında ilk öğrendiği rock şarkıları ‘When I Come Around’ ve ‘Basket Case’ olmuş benim için müthiş haber. "Nimrod"a da yakışabilecek açılış şarkısı 'Nuclear Family'de "Dünyaya atlıkarınca gibi bineceğim" haykırışı Billie Joe'nun koruduğu fırlama çocuk ruhunun göstergesi. "Kes sesini çünkü çok konuşuyorsun ve zaten hiç umrumda da değilsin" dizeleriyle 18 yıllık "Dookie"ye yakın duran 'Let Yourself Go'da da benzer bir enerji patlaması var.

Ama “¡Uno!”yu güzel yapan sadece bu değil, Green Day'in yeniden "arayan" bir grup olmaya başlaması. Single'lardan 'Kill The DJ'in dans havasını duydunuz zaten ama 'Sweet 16' 1980'lerin alternatif rock'ını anımsatıyor ve resmen R.E.M. yumuşaklığında! 'Troublemaker' ise Suede'in 'Can't Get Enough'ının kuzeni gibi. Albümün hazinesi ise 2012'nin en güzel alternatif rock single'ı saydığım 'Oh Love.' Kapanışta gelişiyle adeta "Punk için geldik, şarkılar için kaldık" dedirtiyor dinleyene. Punk'tan disco'ya, oradan rock'a kıvrılan bir şarkı koleksiyonunun, The Clash-vari bir şarkı spektrumunun noktasını bir aşk valsiyle koyuyor 'Oh Love' ve "¡Uno!"nun finalini hakkıyla yapıyor.

 Son söz mü? Özlenen Green Day geri döndü. Üstelik bu daha sadece başlangıç.

No comments:

Post a Comment