Friday, November 16, 2012

Yasemin Mori – Deli Bando


"Yarın için aşkla dolu
Aşktan başka yoktur yolu
Yarın için başla aşkla
Aşkla başla baştan başla"

Size karşı dürüst olacağım. Dört yıl önce memleket müziğindeki "sıradaki büyük şey" olarak ortaya çıktığı zamanlarda Yasemin Mori çılgınlığına kapılanlardan değildim. İlginç ve farklı şarkılar yazabiliyordu ama “Kuzgun” ve “Arjantin” dışında şarkıları bana pek bir şey söylemiyordu. “Aslında Bir Konu Var” şüphesiz bir hitti ama bana göre değildi. Mori’nin o sırada verdiği röportajlarda “çok şey bildiğini gösterme çabası” hissetmiştim ve bir şekilde kan uyuşmamıştı işte. Ama Babylon’da verdiği ilk konseri izledikten sonra en azından samimiyetine dair olumlu bir kanaatim oluşmuştu. Bunun daha başlangıç olduğunu, bir sonraki albümde çok daha zorlayıcı bir işle geri döneceğini hissettirmişti. “Deli Bando”yu dinleyince yanılmadığımı anladım.

Başlarken zaman kaybetmeyen albümleri severim. “Deli Bando” ilk şarkısı “Muşta” ile sizi dünyasına davet ediyor. Western havalı gitarlar ve nefes nefese basların arasında Yasemin Mori süpürgeden atına binmiş bir çocuk mu oluyor, yoksa çılgınlığın tadını mı çıkarıyor? Bir de üçüncü yol var, “aynasızlar”dan kaçan, “muşta takan” şiddet yanlılarından yaka silken korkmuş bir “sivil” olabilir buradaki karakter; topluca deliliğe sürüklenen bir toplumun resmini çiziyor da olabilir. Cevaplar kişiden kişiye değişir, önemli olan, Mori’nin “sahici” olması. Kelime oyunlarıyla, “ruh” sahibi vokalleri ve içeriği kusursuz destekleyen, giderek içeriğin kendisi olan müthiş sound işçiliğiyle hakiki bir işle karşı karşıya olduğunuza birkaç dakikada ikna oluyorsunuz. Caz tuşeli davulları ve üflemelilerle ve orgun müthiş paslaşmalarıyla ağır ağır yükselen ve nakaratında nefis patlayan “Geronimo”da “Bin asrın sesini duydum ya ben artık iflah olmam” diyor Mori. Artık sizin için de geri dönüş yok. “Deli Bando”dan itibaren artık bu deliliğin tadını çıkarmak zorundasınız. “Üzerimde Kehanetin” ve “Dünya” ilk albüm sound’una en yakın duran iki şarkı.

CD ve MP3 çağında albümlerin “ikinci yüz”ünden bahsetmek eski bir adet ama bu albümü kaset veya plakta dinliyor olsaydınız daha net kulağınıza çarpacak bir ayrım var “Deli Bando”da. Altıncı şarkı “Adını Sen Koy (Venüs’te Uyandım)”dan itibaren tavşan deliğinden yuvarlanmaya başlıyorsunuz iyice. Takip etmesi zor ölçüsü, mükemmel serbest caz enstrümantasyonu ve Mori’nin nefis vokalleriyle adeta “kusursuz kaos” bu şarkı. Uzak ara bu yıl duyduğum en iyi Türkçe şarkı, son yıllardaki en iyi de olabilir. Mori’nin albümün müzikal direktörleri Korhan Futacı ve Barlas Tan Özemek’le nasıl iyi bir ekip oluşturduğunun da en iyi kanıtı. Böyle zengin bir sound’u dağınık duyurmamak, rahatlıkla ucu kaçabilecek bir karmaşayı derleyip toplamak az iş değil. “Işığa Geldi Çocuklar” ve “Uçurumlar”da bırakılan boşluklar da ayrı bir ustalık. Bu noktada Mori’nin hakkını mutlaka teslim etmek gerekiyor, kendisinin şarkı yazarlığının birkaç sınıf atladığı ortada. Oluşan boşluğu vokal performansı ve akışkan melodileriyle domine etmesi inanılmaz. Finale doğru “Ustura (Kırmızı Kurnaz Tilki)” ile biraz soluklandıktan sonra “Sen Beni Sokaklardan Say”la mükemmel finale ulaşıyoruz. Psychedelic rock diyelim mi bu şarkıya? Ama psychedelic’liğini gitarlar yerine vokallerden alan bir iş.

“Deli Bando” deliliğin, kurallara uymamanın, yıkıp baştan başlamanın en estetize hali. Kate Bush’un “Never For Ever” ve “The Dreaming” dönemini anımsatan bir kalıba girmezliği var. Bu ülke için baktığımızda, ister indie, ister avantgarde deyin, o tarzın en özgün, en güzel, en yaratıcı albümlerinden birisi.
“Bu şehri kurallarından yıkıp / Özüyle yarın için baştan kuracağım baştan” diyecek kadar tutkulu ve iddiasının altını dolduracak kadar usta işi.

No comments:

Post a Comment