Wednesday, February 5, 2014

Broken Bells röportajı: Partiden sonra



Günlerden bir gün, geçen yılın sonuna doğru, bir akşam telefonum çaldı, arayan James Mercer'dı. The Shins sayesinde son on yılımda en çok duyduğum seslerden birinin sahibiyle cep telefonumdan konuşmak ilginçti. Ben İstanbul'daydım, Mercer Portland'daki evinde: Konumuz ikinci Broken Bells albümü "After The Disco"ydu. 
(Bu röportaj ilk olarak Blue Jean'in Ocak sayısında yayınlanmıştır) 

İlk albümünüz çıktıktan sonra pek çok kişi Broken Bells’in tek seferlik bir proje olduğunu düşünmüştü.
Evet, çok insan bunu tek albümden ibaret bir iş olarak düşündü. “İkisi de başka işlerle meşgul, böyle bir deney yaptılar bitti” dediler ama en başından beri bizim için bir gruptu bu. İkimiz de birlikte çalışmaktan çok hoşlanıyoruz ve evet, ikinci albümümüzü yapacağımızı biliyorduk.
Nasıl bir yaratım süreciniz oluyor, iş bölümünüz nasıl?
Birlikte yazıyoruz. Bazen Brian bir gitar melodisi ya da ritimle geliyor, ben melodi ekliyorum. Bazen de tam tersi.
The Shins’te grup lideri konumundasınız, şarkıları yazan, kararları veren adamsınız. Burada ise rolleri bölüşüyorsunuz. Bu nasıl bir duygu?
İkisi gerçekten çok farklı şeyler, ama böyle bir şeye ihtiyacım vardı. Ortaklaşa çalışma yapmak istiyordum. Brian’a gelince, o da Gnarls Barkley’ye göre daha enstrüman bazlı bir şey yapmak istiyordu, daha canlı çalınan bir proje istiyordu. İkimiz için de doğru projeydi yani.
Bu albüm ilkine göre biraz daha tempolu olmuş. Bu planladığınız bir şey miydi?
Evet bunun daha neşeli olması konusunda konuştuk. Konserlerimizde eksik olan bir taraf olduğu için buna konsantre olduk. Gerçi sözleri hala biraz üzgün, karmaşık ve melankolik. 
The Shins veya Broken Bells için söz yazarken yaklaşımınız değişiyor mu?
Bir kere burada Brian da çok şarkının sözlerini yazıyor. İkimiz de epeyi farklı hayatlar yaşayan insanlarız. Ben Portland, Oregon’da aile hayatı yaşıyorum, o ise Los Angeles’ta, gece kulüplerinde takılıyor, çok kız arkadaşı oluyor (gülüyor). Bu da sözlere yansıyor. 

Albümün adı “After The Disco” da ondan gelen bir fikir miydi?
Evet albüm gibi, tempolu, dans edilebilir ama içinde melankoli de var. Parti biter ve gerçeklerle baş başa kalırsın. Bu da Brian’ın yaşadığı bir şey.
Aynı zamanda 1980’lere daha fazla dokunan sesler var albümde.
Evet, albüm neşeli ama modern tınlamasını istemedik. İkimiz de bu zamana ait olmayan şeyleri seviyoruz, başka bir zamandan gibi duyulsun istiyoruz. Bilmiyorum, belki çocukluğumuzla alakalı bir şeydir. 
Brian Burton, Norah Jones’tan U2’ya kadar çok sayıda farklı büyük müzisyenle çalıştı. Onunla stüdyoda olmak nasıl?
Onun rolünde başka kimseyle çalışmamıştım. Pek çok prodüktör işin kayıt ve mixing tarafıyla ilgili. Brian ise senden daha iyi performans almakla ilgileniyor. Aynı zamanda çok da sempatik bir insan, etrafta bulunması keyif veren birisi. Stüdyoda saatlerce vakit geçirirken bu çok önemli bir özellik.
Broken Bells için yeni bir yıl ve yeni bir albüm var. 2014 planları neler?
2014 yılında turnede olacağız. O arada İstanbul’a da gelsek süper olur! Onun dışında benim bir bebeğim daha olacak.
Ne güzel haber! Tebrikler. Peki The Shins?
2015 sonunda bir albüm yaparız sanırım. Şimdiden bu kadar uzağa bakmak çılgınca geliyor ama.

No comments:

Post a Comment