Saturday, June 14, 2014

Garip hayat ve Nick Cave..









2007 yılında başladı bu blog. 25 yaşındaydım. Şimdi neredeyse 32'yim.

as i sat sadly by her side

O zamandan bugüne neler olmadı ki hayatımda.. İşe girdim; farklı ülkelerde yaşadım, yaşıyorum; evlendim!

higgs boson blues

Hayat hakkında garip hissetmeyi ise hiç bırakmadım. 16 yaşında da böyleydi bu, 25 yaşında da, 32 yaşında da hala böyle..

the weeping song

Sizde de var mıdır bilmiyorum ama bu gariplik hali sanırım her zaman olacak bende. İyi ya da kötü bir şey değil bu, sadece orada her zaman.

loverman 

Varoluş sorunsalı mı, vicdan muhasebesi mi, "kimdir/nedir bu vücuttaki şey" çıkışsızlığı mı? Bilmiyorum..

the mercy seat

Hiçkimse, hiçbir zaman hayatta olmak istediği kişi olamayacak, ruhunun (o da her neyse) gitmek istediği yere bir türlü varamayacak, çok iyi biliyorum tabi ki bunu. Ama yine üzülmeden edemiyorum..

red right hand 

Bu galiba en çok profesyonel hayatta kendini gösteren bir durum. İdealist bir gençten, ekmek parası kazanma anonimliğine evrilme süreci tabi ki acılı ve tatsız ama son derece yumuşak.

bring it on

En derin entelektüel sohbetlerden bir anda kendini "hayırlısı, kısmet, şükür" gibi kelimelerle haşır neşir bulan insanın trajedisi üzerine destanlar yazılmalı..

where the wild roses grow 

AMA! Direniyor yine de insan. Müziğe, sinemaya devam.. Tutunuyor hayata ve - daha da önemlisi - kendisine, kişiliğine..

push the sky away

Gençliğin yavaş yavaş bizi terk etmesiyle paralel olarak hepimizi içine alan, kemire kemire kendi içinde eritmeye çalışan vıcık vıcık düzene karşı sağlam durmaya çalışıyor elinden geldiğince.

do you love me

Dışarıdan bakana küçük, önemsiz, gereksiz görünen ama haysiyeti için devasa olan savaşlarda kaşı gözü patlıyor.

and no more shall we part 

VE, yine de ayakta kalıyor. Dimdik. Yenilmedi. Mücadele uzun, kaybetmek cazip. Ama kazanacak..

hold on to yourself 


No comments:

Post a Comment